PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : şirk- tevhid çizgisi


akılkitap
20. September 2009, 12:33 PM
ŞİRK VE TEVHİD ÇİZGİSİ

Tarih boyunca insanlar, Allah’ın yaratıcı (var ve bir) olduğunu doğrudan peygamberlerden ve ilahi kitaplardan öğrenmediler. Peygamberlerin ve ilahi kitapların izleri elbette kendilerine yansıdı. Ancak iç ve dış etkenler (27Neml/93 41Fussilet/53 42Şura/30) daha belirleyici idi. Peygamberlerle ve ilahi kitaplarla beraber daha bilinçlendiler, bu inançları daha da güçlendi. Peygamberler ve ilahi kitaplar insanlara, yalnızca Allah’a kulluk edilmesini, başka ilahlık yakıştırılanlara bağlanılmamasını, Allah’ın yalnızca tek ilah olarak görülmesini öğrettiler. Putperestlerin Allah’ı yaratıcı olarak bilmeleri, konunun peygamberler ve ilahi kitaplardan bağımsız geliştiğinin bir göstergesidir. Hz. Muhammed dönemindeki putperestler de dâhil, yeryüzündeki hemen hemen tüm din mensupları Allah’ın yaratıcı (var ve bir) olduğunu bilmekte ve bunu kabul etmektedirler:

43Zuhruf/87-Eğer onlara, (Allah’tan başka varlıklara tapanlara,) kendilerini kimin yarattığını sorsan hiç tereddütsüz “Allah!” derler. Peki, neden bu (apaçık gerçekten) sapıyorlar! 43Zuhruf/88-Ve Peygamberin: “Ya Rab, bunlar inanmayan bir halktır,” demesini de (Allah biliyor).

23Mü’minun/84-89-“(Putperestlere) De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Yeryüzü ve onda bulunanlar kime aittir?” “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?” de. De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş’ın Rabbi kimdir?” “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” de. De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?” “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?” de.

29Ankebut/61-63-“ Andolsun, eğer onlara(putperestlere), “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O hâlde nasıl (haktan) döndürülüyorlar? Allah, kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Andolsun, eğer onlara, “Gökten yağmuru kim indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti?” diye soracak olsan, mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar.”

8Enfal/31-32“ Onlara karşı âyetlerimiz okunduğu zaman, “Duyduk, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” dediler. Hani onlar, “Ey Allah’ım, eğer şu (Kur’an) senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen üzerimize gökten taş yağdır veya bize elem dolu bir azap getir” demişlerdi.”


—————————————o——————————————

Şirk, vazgeçilmediği zaman en affedilmez günah ve suçtur:
4Nisa/48-“ Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.”




Şirki, peygamber bile işlese iyi davranışlarını geçersiz kılar:

6En’am/88-“ İşte bu, Allah’ın hidayetidir ki, kullarından dilediğini buna iletip yöneltir. Eğer onlar (peygamberler) da Allah’a ortak(şirk) koşsalardı, bütün yaptıkları boşa gitmişti.”

39Zümer/65-“Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak(şirk) koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun.”




Şirk, kişiyi bütün ilahî değerlerden yoksun bırakır:

5Maide/72-“Kim Allah’a ortak(şirk) koşarsa, artık, Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”




İlahî kitaptaki ilk ilahî buyruk ve ilahî yasak “şirk” olarak gösterilmiştir:

4Nisa/36-“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak(şirk) koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”

17İsra/22-23-“Allah ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın. Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.”




“Yalnızca Allah’ı tek ilah görme” ilkesi, bütün peygamberlerce bilinen ve bildirilen, ilk ilahî buyruk ve ilahî yasaktır:

21Enbiya/25-“Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, “Şüphesiz, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyse bana ibadet edin” diye vahyetmişizdir.”

16Nahl/36-“Andolsun biz, her topluma, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan(ilahlık iddiasında olanlardan) kaçının” diye peygamber gönderdik…”


—————————————o——————————————

ŞİRK, “ALLAH’TAN BAŞKA İLAH YOKTUR” ilkesini çiğnemektir-6En’am/19 9Tevbe/31
Kelime-i tevhid, “Allah vardır ve birdir” olmadığı gibi “Allah’tan başka varlık yoktur” veya “Allah’tan başka Allah yoktur” demek değildir.


İslam, din belirleme hak ve yetkisini yalnızca Allah’a vermektir. Din, yalnızca haramlarla ifade edildiği gibi haram, helal ve farzlarla da ifade edilir.

Din gönderme, peygamber seçme ve dini esasları belirlemede Allah’ın ortağı yoktur. Bu konuda Kuran’da şöyle buyrulmuştur: “Şüphesiz ki Kitabı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah’a ait görerek kulluk et.”(39Zümer/2)

6En’am/148-Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de, babalarımız da ortak koşmazdık; hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.”

16Nahl/35-Allah’a ortak koşanlar, dediler ki: “Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık; O’nun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere düşen sadece apaçık bir tebliğdir.

6En’am/150-“De ki: “Haydi, Allah şunu haram kıldı” diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin. Onlar şahitlik etseler de sen onlarla beraber şahitlik etme. Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların arzularına uyma. Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar.” 6En’am/151-De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın…


10Yunus/59-60-“De ki: “Gördünüz mü, Allah’ın size rızık olarak indirdiği şeylerin bir kısmını haram ve bir kısmını helâl yaptınız.” De ki: “Allah mı size böyle izin verdi, yoksa siz Allah hakkında yalan mı uyduruyorsunuz? Peki, bu kendi yalanlarını Allah’a yakıştıranlar, Kıyamet Günü (başlarına gelecek olan) hakkında acaba ne düşünüyorlar? Gerçek şu ki, Allah insanlara karşı sınırsız cömertlik göstermektedir; ama (ne yazık ki) onların çoğu şükrünü bilmez.”

42Şura/21-Yoksa onlar, Allah’ın asla izin vermediği şeyleri kendileri için (hukuki ve) ahlaki bir yükümlülük (din) haline sokan sözde ilahi ortakları mı var? Nihai hüküm ile ilgili (Allah’ın) bir kararı bulunmasaydı, onlar arasında her şey (bu dünyada) hükme bağlanmış olurdu ama zalimleri (öteki dünyada) acı bir azap beklemektedir.


Allah’tan başka dinî ilkeleri (haram, helal, farz) belirleyen yoktur. BU KONUDA BİR YETKİ PAYLAŞIMI SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. Tüm peygamberler dinî, ilahî kitaptan öğrenmişlerdir. Peygamberlerin veya din bilginlerinin din koyma (haram, helal, farz belirleme) yetkileri yoktur. Allah, bu konuda hiç kimseyi yetkisine ortak kılmamıştır. Din belirleme hak ve yetkisini Allah’tan başkasına vermek, dinî ilkeleri belirleme konusunda sanki Allah’ın ortağı varmış gibi bir anlayışı getirmektedir. Oysa Allah’ın insana hitap etme amacı, ona dinî ilkeleri öğretmektir. Allah’tan başkasına ilahlık yakıştırmak şirk olarak tanımlanmıştır. Fazladan ilahî buyruklar veya yasaklar türetmek ya da ilahî buyrukları geçersiz kılmak insanların özgürlüğünü kısıtlar ve onları mutsuz kılar.


Allah’ın bildirdiği ilahî buyruklar veya yasaklar insan özgürlüğünü kısıtlayıcı değil, geliştirici ve genişleticidir. Oysa insanların din adına türettiği buyruklar ve yasaklar, özgürlükleri daraltıcıdır. Örneğin, Allah; cana kıymayı, çalmayı, zulmü, haksızlığı, kula kulluğu haram kapsamına almıştır. Bunlarla insanlar yaşam hakkı ve mal güvenliğine sahip olacak; onurları korunacak ve özgürlükleri artacaktır. Hindular sığır grubu etini yemeyi, Hristiyan ve Budistler ruhban sınıfı için evlenmeyi, Katolikler boşanmayı dinî bir sakınca görmekle, insanların özgürlüklerine kısıtlama getirmişler ve mensuplarını mutsuzluğa sürüklemişlerdir.

—————————————o——————————————

Din belirleme hak ve yetkisini hem Allah’a, hem de Allah’tan başkasına verenler, Allah’ın helal kıldığını haram ve haram kıldığını helal kıldıkları zaman ilahi hak ve yetkiye birilerini ortak kılmış olurlar.

Allah hakkında (din konusunda) yalanlar uydurmak (iddialar ortaya atmak) veya uydurulan bu yalanlara inanmak, ilahi kitabı tek ve yetkin kanıt olarak görmemek(6En’am/19), ilahi kitabı yeterince doğru tanımamak(6En’am/20) ve bilerek veya bilmeyerek en büyük zulüm olan şirki işlemektir(6En’am/21-23):

16Nahl/116-“Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü “Şu helâldir, şu haramdır,” demeyin, yoksa Allah hakkında yalan uydurmuş (Allah’a iftira atmış) olursunuz. Allah hakkında yalan uyduranlar ise kurtulamazlar.”

6En’am/19-“De ki: “Hakikatin en güvenilir şahidi(kanıtı) kimdir?” De ki: “Allah benim ile sizin aranızda şahittir; ve bu Kuran bana vahyedildi ki ona dayanarak sizi ve onun ulaşabileceği herkesi uyarabileyim“. Siz, Allahtan başka ilahların olduğuna gerçekten şahitlik yapabilir misiniz? De ki: “Ben (böyle) bir şahitlik yapmam!” De ki: “O, tek ilahtır ve bakın, sizin yaptığınız gibi, Allahtan başka şeylere ilahlık yakıştırmak benden uzak olsun!”

6En’am/20-“Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (Kur’an’ı) kendi öz çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar inanmazlar.

6En’am/21-“Allah hakkında yalan uyduran, ya da O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Zalimler de kurtuluş yüzü görmezler.

6En’am/22-Onları tümüyle (mahşere) toplayıp da Allah’a ortak koşanlara, “Nerede, ilâh olduklarını iddia ettiğiniz ortaklarınız?” diyeceğimiz günü hatırla.

6En’am/23-Sonunda onların manevraları, “Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz (O’na) ortak koşanlar (müşrikler, çoktanrıcılar, putperestler) değildik” demelerinden başka bir şey olmayacaktır.

6En’am/24-Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve iftira edip durdukları şeyler (uydurma ilâhları) onları nasıl yüzüstü bırakıp kayboluverdi?”

6En’am/25-“İçlerinden, (Kur’an anlatırken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, “Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil” derler.

6En’am/26-Onlar başkalarını ondan (Kur’an’dan) engellerler, hem de kendileri ondan uzak kalırlar. Onlar farkına varmaksızın, ancak kendilerini helâk ediyorlar.

6En’am/27-Ateşin karşısında durdurulup da, “Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden olsak” dedikleri vakit (hâllerini) bir görsen!

—————————————o——————————————

3Al-i İmran/105: Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ihtilaf edenler (ayrılığa düşenler) gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.


“Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisinden hadis alırsanız, doğruyu bulursunuz. Ümmetimin ihtilâfı sizin için rahmettir.” (el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:64; el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 1:210-212; Beyhaki, er-Risaletü’l-Eş’ariyye)


Kuran’da Allah’ın “ihtilaf edenlere azap vardır” bildirisine rağmen, “ümmetimin ihtilafı rahmettir” sözünü peygamber adına uyduran ve bu anlayışı savunanlar, böylelikle din adına içine düştükleri çıkmazları, uydurmalarını ve ihtilaflarını meşrulaştırma yoluna gitmişlerdir. Allah’ın hükmünün yeterince açık olmadığı ya da her yöne çekilebilecek kadar bulanık olduğu iddialarıyla Kuran’ı eksik ve anlaşılmaz görüp İslam’a başka dayanaklar aramanın bir sonucudur. Görüldüğü gibi diledikleri hadisleri, doğruluğunu incelemeksizin ikincil derecede hadis kitaplarında bile geçse dinin en temel konularına referans olarak almışlardır.


—————————————o——————————————


Allah hakkında yalanlar nasıl uydurulmaktadır?
İnsanlar din adına, Allah adına bir şeyleri meşru veya gayri meşru, haram-helal, dinden veya dindışı göstermektedirler:
16Nahl/116-Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, “Şu helaldir”, “Şu haramdır” demeyin. Yoksa Allah hakkında yalan uydurmuş (Allah hakkında yalan iftira atmış) olursunuz. Allah’a karşı yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.”

10Yunus/59-60-“De ki: “Gördünüz mü, Allah’ın size rızık olarak indirdiği şeylerin bir kısmını haram ve bir kısmını helâl yaptınız.” De ki: “Allah mı size böyle izin verdi, yoksa siz Allah hakkında yalan mı uyduruyorsunuz? Peki, bu kendi yalanlarını Allah’a yakıştıranlar, Kıyamet Günü (başlarına gelecek olan) hakkında acaba ne düşünüyorlar? Gerçek şu ki, Allah insanlara karşı sınırsız cömertlik göstermektedir; ama (ne yazık ki) onların çoğu şükrünü bilmez.”





Yiyecekler konusunda yalnızca dört şey haramdır:
6En’am/145-De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir.


Din konusunda ortaya konan her ilke ve temel dinî kural, mutlaka ilahî kitaba dayanmalıdır. Örneğin, altın yüzük takmak veya ipek giymek, midye-karides gibi birtakım deniz ürünleri, haremlik-selamlık, müzik, resim ve heykel gibi konularda türetilmiş haramlar ilahî kitaba dayanmamaktadır.



DÜNYALIK DEĞERLER HARAM DEĞİL: 7A’raf/32-“De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmıştır?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için ayetleri ayrı ayrı açıklıyoruz.”



DENİZ ÜRÜNLERİ HELAL: 5Maide/96-“ Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı…”




6En’am/150-“De ki: “Haydi, Allah şunu haram kıldı” diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin. Onlar şahitlik etseler de sen onlarla beraber şahitlik etme. Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların arzularına uyma. Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar.”

6En’am/106-“Sen, Rabbinden sana vahyedilene (Kur’an’a) uy. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a ortak koşanlardan yüz çevir.”

7A’raf/3-“ Rabbinizden size indirilene (Kur’an’a) uyun. Onu bırakıp başka dostlara(evliyalara) uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!”


—————————————o——————————————

Adiyy İbnu Hâtim anlatıyor: “Boynumda altından yapılmış bir haç olduğu halde Resûlullah(a.s.) ‘a geldim. Bana: “Ey Adiy boynundan şu putu çıkar, at!” dedi ve arkadan şu ayeti okuduğunun farkına vardım: “Onlar Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını), din adamlarını (rahiplerini) ve Meryem oğlu Mesihi rab edindiler. Oysa tek olan Allah’tan başkasına ibadet etmemekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka ibadete layık ilah yoktur. Allah koştukları eşlerden münezzehtir.” (9Tevbe, 31)


Adiyy İbnu Hâtim bu ayeti kerimeyi duyunca Rasulullah’a: “Onlara (rahiplerine) ibadet etmiyorlar ki!” dedi. Bunun üzerine Rasulullah: “Onlar Allah’ın helal kıldığı bir şeyi haram, haram kıldığı bir şeyi helal kıldıkları zaman onlara itaat etmiyorlar mı?” diye sorunca; Adiyy İbn Hatem: “Evet” dedi. Rasulullah: “İşte böylece onlara ibadet etmiş oluyorlar” diye cevap verdi. (Tirmizi, Tefsir, Berâe, 3094-3095)





Hadisi dikkatlice irdelersek;
Allah Resulü Adiyy İbn Hatim’e, “Ey Adiy boynundan şu putu çıkar, at!” demiştir. Oysa biliyoruz ki Hristiyanlar ‘haç’ın yaratıcılığına veya ‘haç’ın Allah olduğuna inanmamaktadırlar. Ancak Hristiyanlar haçı putlaştırmaktadırlar. Demek ki “put”tan amaç, bir nesneyi putlaştırmaktır.

Allah Resulü Adiyy İbn Hatim’e altın takmasından dolayı çıkışmamıştır.

Allah Resulü Adiyy İbn Hatim’e, ‘haham ve rahiplere ibadet edildiğinden’ söz etmiştir.

Allah Resulü Adiyy İbn Hatim’e, ‘haham ve rahiplerin rablaştırıldığından’ söz etmiştir.

Allah Resulü Adiyy İbn Hatim’e, ‘Allah’a şirk koşulduğundan’ söz etmiştir.

Adiyy İbn Hatim, dinî otoritelere ibadet edildiği, onların rablaştırıldığı ve böylece Allah’a ortak (şirk) koşulduğu gerçeğini kabul etmek istememiştir.

Allah Resulü; kulluğu, rablaştırılmayı ve şirki ‘haramı helal’ helali haram’ kılmaya bağladığına tanık olmaktayız.


Elbette ki Allah Resulü, Allah’ın indirdiği ilahi kitabı okuyarak, inceleyerek bu sonuca varmıştır. Çünkü Kur’an’da, Allah’a karşı yalan uydurmanın (iftira atmanın) şirk olduğunu bildirmiştir. Ama onlar öldükten sonra bile, “Hayır, biz dünyada müşrik değildik, bizler doğru yoldaydık” diye iddia etmişlerdir:


“Şu bizim kavmimiz Allah’tan başka ilahlar edindiler. Bari bu ilahlar konusunda açık bir delil getirseler. (Ne mümkün!) Öyle ise Allah hakkında yalan uydurandan daha zalimi var mı?” (18Kehf suresi, 15)





9Tevbe/31-“(Yahudiler) Allah’ın yanı sıra toplumsal liderlerini (hahamlarını); (Hıristiyanlar) da dini otoritelerini (rahiplerini) ve Meryem oğlu Mesîh’i (İsa’yı) rabler edindiler. Hâlbuki onlara ancak tek ilâha kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.

9Tevbe/32-Allahın (yol gösterici) ışığını, laf kalabalığıyla söndürmek istiyorlar: Fakat Allah (bunun gerçekleşmesine) izin vermeyecektir, çünkü O, ışığının olanca aydınlığıyla yayılmasına irade etmiştir, hakkı inkar edenler bundan hoşlanmasa da!

9Tevbe/33- Odur, dinini bütün (batıl) dinlere karşı üstün kılmak üzere hidayeti ve hak dini (yaymak göreviyle) Elçisini gönderen; Allahtan başkalarına tanrılık yakıştıranlar bundan hoşlanmasalar da.

9Tevbe/34- Siz ey imana erişenler! Bilin ki, toplumsal liderlerin (hahamların) (Hristiyanlar) dini otoritelerin(rahiplerin) çoğu, insanların mallarını haksızca yiyor ve (onları) Allahın yolundan alıkoyuyorlar. Fakat bütün o altın ve gümüşü toplayıp Allah yolunda harcamayanlar var ya, (işte) onlara (sonraki hayat için) çok çetin azabı müjdele:


61Saff/7-İslam’a çağrıldığı halde, Allah’a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez.

61Saff/8-Allahın (yol gösterici) ışığını, laf kalabalığıyla söndürmek istiyorlar: Fakat Allah (bunun gerçekleşmesine) izin vermeyecektir, çünkü O, ışığının olanca aydınlığıyla yayılmasına irade etmiştir, hakkı inkar edenler bundan hoşlanmasa da!

61Saff/9- Odur, dinini bütün (batıl) dinlere karşı üstün kılmak üzere hidayeti ve hak dini (yaymak göreviyle) Elçisini gönderen; Allahtan başkalarına tanrılık yakıştıranlar bundan hoşlanmasalar da.


Allah Resulü’nün yaşadığı dönemde Roma İmparatorluğu’nda Hıristiyanlık resmi din olarak kabul edilmiş olsa da ne yazık ki bu din pagan (çoktanrıcı / müşrik) öğretiler çerçevesince şekillenmiştir. Yahudiler genel olarak dini birtakım hurafelere ve şekilciliğe bürümüşlerdir. Allah’ın buyruklarının yanısıra dinî otoritelerin (hahamların) ve toplumsal liderlerin görüşlerini de din olarak görmekteydiler. Yahudiler de din adamlarını (hahamları), Hıristiyanlar da rahiplerini ilahi yetkilerle donatarak putlaştırmaktaydılar. Bu durum Kur’an’da Allah’ın yanısıra dinî ve dünyevî otoritelere tapmak, onlara kulluk etmek, onlara da ilahlık yakıştırmak biçiminde ifade edilmiştir.


“(Yahudiler) Allah’ın yanısıra bilginlerini (hahamlarını); (hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesîh’i (İsa’yı) rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilâha kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.” (9Tevbe suresi, 31)


Allah’ın bildirdiğine göre, o günkü dinî ve dünyevî otoritelerin pek çoğunun öne çıkan iki niteliği vardı:





a)YİYİCİLİK ve STOKÇULUK,

b)ALLAH YOLUNDAN ENGELLEYİCİLİK(YASAKÇILIK/UYDURMA GÜNAH VE HARAM ÜRETİCİLİĞİ)




“Ey inananlar, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve (insanları) Allâh yolundan çevirirler. Altın ve gümüşü biriktirip de onları Allâh yolunda harcamayanlar var ya, işte onlara acı bir azâbı müjdele!” (9Tevbe, 34)

YİYİCİLİK ve STOKÇULUK: Haksız kazançla insanların mal varlıklarıyla geçiniyorlardı. Haksız kazançla elde ettiklerini biriktirerek toplumda bir ekonomik güç oluşturuyorlar ve bu yolla uydurdukları hurafeleri yayma imkanı buluyorlardı.


YASAKÇILIK: Halkı “şu haram, bu haram, bu günah” diye köşeye sıkıştırıyorlardı. Allah’ın serbest bıraktığı pek çok şeyi “haram” “günah” adı altında insanların kullanmasına izin vermiyorlardı. Yahudilerin din adamlarının pek çoğu helali haramlaştırma eğilimi içindeydiler. Örneğin cumartesi günüyle ilgili olarak bazı yiyecekleri haram kılmışlardı. Hristiyanlar ise domuz eti ve içki gibi bazı haramları helal görme eğilimdeydiler.


Sağlam bir delile (vahye) dayanmadan bir şeylerin haram olduğunu iddia etmek Allah’a iftira atmak, din konusunda yalanlar uydurmaktı. Allah “DİN KOYUCUDUR” demek, Allah “HARAM-HELAL KOYUCUDUR” demekti. Kendi kafalarından haramlar koyanlar Allah’a şirk koşmaktaydılar. Çünkü uydurma günah, yasak ve haram algılamaları, insanların temel hak ve özgürlüklerini haksız yere kısıtlamaktadır. İnsanlar, aslında ‘günah’ veya ‘haram’ olmadığı halde bir şeylerin ‘günah’ veya ‘haram’ olduğuna inanınca artık onu yemekten, içmekten, kullanmaktan vazgeçmektedir. Oysa insanların huzur ve mutluluğu Rabbimizin helal kıldıklarından yararlanmak, haram kıldıklarından kaçınmaktan geçmektedir. Nitekim Rabbimiz, bilip bilmeden, sağlam dayanağı olmadan haram helal türetmeyi Allah’a iftira olarak tanımlamıştır:


“De ki: Allah’ın size indirdiği rızıktan bir kısmını helâl, bir kısmını da haram bulmanıza ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı atıyorsunuz?

Allah’a karşı yalan uyduranların (iftira atanların) kıyamet günü (âkıbetleri) hakkındaki kanaatleri nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.” (10Yunus, 59-60)

http://www.erdemyolu.com/coktanriciliksirk/sirk-ve-tevhid-cizgisi.html